İstanbul’da deprem riski ve zemin sıvılaşması potansiyeli üzerine yapılan bir araştırma sonucunda, depremde en yüksek risk taşıyan ilçeler belirlendi. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden Doç. Dr. Yurdakul Aygörmez, bu konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Aygörmez, zemin sıvılaşması riskinin üç farklı etkisi olabileceğini belirtti.
“Birinci etki, yapıların deprem sırasında devrilebileceği durumdur. Zemin sıvılaşması, yapıların temelini kaybetmelerine neden olabilir, bu da yapıların devrilme riskini artırır.”
“İkinci etki, yapıların yan yatabileceği durumdur. Yani, zemin sıvılaşması sonucu binalar eğilebilir, bu da yapısal hasarlara yol açar.”
“Üçüncü etki ise içeri doğru göçmenin yaşanabileceği durumdur. Zemin sıvılaşması, binaların altındaki zeminin çökmesine neden olabilir, bu da binaların içeri doğru kaymasına yol açar.”
Sahil Şeridi Tamamen Riskli
Doç. Dr. Yurdakul Aygörmez, 6 Şubat depremi sırasında yaşanan olaylara dikkat çekerek, özellikle Hatay’ın Antakya ilçesi ve Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde bu tür durumların sıkça görüldüğünü belirtti. Bu bölgelerde deprem sonucu binaların yan yattığı, devrildiği ve zemin katların göçtüğü olayların yaşandığını ifade etti. Bu tür etkilerin, deprem anında sıkça gözlemlendiğini ve binaların artık kullanılamaz hale geldiğini de sözlerine ekledi. Bu nedenle, deprem sonrası meydana gelen bu etkilerin, yapıların tekrar inşa edilmesi gerektiğini de belirtti.
Aygörmez, yeni yapıların inşa edilirken zemin koşullarının dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Özellikle İstanbul’da, AFAD’ın riskli olarak ilan ettiği 15 ilçede bu tür zemin sıvılaşması riskinin sıkça yaşandığını ifade etti. Bu ilçeler arasında Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy gibi sahil şeridine yakın ve dolgu alanlarda bu riskin sıkça görülebileceğini belirtmiştir.
Daniel Fırtınası Sebebiyle Hayatını Kaybedenlerin Sayısı 20 Bini Aştı!
